İçeriğe geç

Tefsirde ıtlak ne demek ?

Tefsir Usulü’nde ıtlak kavramı nedir?

Giriş: Bir tarihçinin gözünden dile ve naslara bakış

Kelam tarihi, ifade ve anlam dünyasında yolculuk ederken, onda sıkça karşılaştığımız vazgeçilmez kavramlardan biri de “ıtlak”tır. Bir eğitimci değil belki ama tarihçi gözüyle baktığımda, bu kavramın usul‑tefsir literatüründeki yerinin arka planını görmek, hem metinlerin hangi zihniyetle yorumlandığını anlamak hem de günümüz akademik tartışmalarıyla bağ kurmak açısından oldukça öğretici oluyor. Bu metinde amacım, ıtlak kavramını tarihsel bir bakışla ele almak; sonra tefsir‑usûlündeki yerini ve günümüzdeki akademik söylemleri paylaşmak. Anlaşılır bir üslupla, teknik terimleri aşırı ağırlaştırmadan çıkış noktamız “bir lafzın kayıtlı mı yoksa sınırsız mı olduğunu nasıl anlarız?” sorusu olacak.

1. Terimsel Tanım ve Tarihsel Arka Plan

ıtlak Arapça “ṭ‑l‑q” kökünden gelir; sözlük anlamı olarak “serbest bırakma, kayıtsızlık, bağsızlık” gibi mânalara sahiptir. [1] Tefsir ve fıkıh‑usûl literatüründe ise, bir lafzın ya da hükmün herhangi bir kayıt (vasıf, şart, zaman, mekân gibi) olmaksızın kullanılması, yani mutlak ifade edilmesi anlamında kullanılır. [2]

Tarihsel süreçte İslam düşünce geleneğinde usûl ilimi geliştikçe, lafızın anlamını tespit etme çabaları artmıştır. Bu çerçevede “mutlak” ve “mukayyed” gibi kavramlar ön plana çıkmış; ıtlak da bu kavramlar arasında, lafızın sınırlandırılmamış (yani kayıt‑şartsız) kullanımına dikkat çeken bir terim olarak yerleşmiştir. [3]

Örneğin klasik dönem usûl kitaplarında lafızların hüküm çıkarma açısından “kayıtlı mı yoksa kayıtsız mı” olduğunun belirlenmesi gerekir denmiştir. Bu bağlamda ıtlak, lafzın bağlı olmadığı herhangi bir kayıt olmaksızın kullanıldığı durumda söz konusu olur. [4]

2. Tefsir Usûlünde ıtlak’ın işlevi ve önemi

Tefsir ilmi, yani Tefsir, metinlerde yer alan ayet ve hadislere anlam kazandırma çabasıdır. Bu bağlamda lafızların delâletidir, konteks içi kayıtlarının varlığı ya da yokluğu oldukça önemlidir. “ıtlak” burada, lafzın herhangi bir sınırlama yapılmadan kullanıldığını gösterir; yani “şartlı değil, kayıtsız” biçiminde bir kullanımdır.

Mesela bir âyette “köle azad edin” ifadesi, “hangi köle?” “mü’min köle mi?” “erkek köle mi?” gibi bir kayıt içermiyorsa, bu bir ıtlak hâlidir. Bu durumda hüküm, lafzın kapsadığı fertlere yayılabilir şeklinde anlaşılır. Bu, tefsir‑usûl açısından çok kritik bir noktadır: Nasıl bir hüküm çıkarılacağı, lafzın ıtlak mı yoksa mukayyed mi olduğunun tespitiyle başlar. [5]

Bu yönüyle ıtlak, tefsirciye geniş bir kapsam sunar; ancak aynı zamanda dikkat edilmesi gereken bir durumdur: çünkü “kayıtsız” lafzın bağlamda başka bir kayıtla daraltılmış olması da mümkündür. Bu bağlamdaki sabit yöntem ise, lafzın kendi içinde kayıt taşıyıp taşımadığı, ve başka nasslarla sınırlandırılmış olup olmadığıdır. Bu yönüyle ıtlak, metinlerarası bağlam ve usûl bilgisiyle birlikte yorumlanmalıdır.

3. Günümüzdeki Akademik Tartışmalar

Günümüz ilahiyat fakültelerinde ve usûl kitaplarında, ıtlak ve onun karşıt kavramı takyîd (sınırlandırma, kayıt‑ekleme) üzerine yoğun tartışmalar yürütülmektedir. Örneğin bir makalede, mutlak (ıtlak) lafızların mukayyed lafızlara nasıl haml edileceği, yani “kayıtsız görünen lafzın kayıtlı hale getirilmesi” sorunu ele alınmaktadır. [3]

Bu tartışmaların odak noktalarından biri şudur: Eğer bir lafız mutlak olarak verilmişse ve başka bir nassla mukayyed hale getirilmişse, hükmün ne şekilde çıkarılacağı konusunda farklı görüşler vardır. Bu bağlamda ıtlak‑takyîd analizi, hem klasik mezheplerdeki farklı yaklaşımları hem günümüz modern yorumlarıyla birlikte gündemdedir. Örneğin Hanefî usûlünde ıtlak‑takyîd prensipleriyle ilgili tercih edilen yöntemlerin diğer mezheplere göre farklılık gösterdiği tesbit edilmiştir. [4]

Aynı zamanda modern araştırmalarda, lafız ve anlam ilişkisinde semantik, pragmatik yaklaşımların etkisi altında ıtlak kavramının yeniden ele alınması söz konusu. Yani klasik usûl metinlerinde “kayıtsız lafız” olarak anılan ıtlak, günümüzde “lafızın kullanım bağlamı” bağlamında yeniden yorumlanmaktadır. Bu, tefsir‑usûlünün değişen entelektüel ortamla birlikte dinamik bir disiplin olduğunu da gösteriyor.

4. Sonuç ve okuyucuya sorular

Sonuç olarak, tefsir usûlünde ıtlak kavramı; lafzın sınırsız, kayıtsız şekilde kullanılması yani herhangi bir vasıf, şart, zaman veya mekân kaydı eklenmeden ifade edilmesidir. Bu durum, hükmün kapsamını geniş tutma imkânı sağlar; ancak yorumu daha dikkatli yürütmeyi gerektirir. Tarihsel olarak klasik usûl‑kitaplarında köklü bir yer edinmiş, günümüzde ise semantik ve pragmatik çerçevede yeniden tartışılmaktadır.

Okuyucuya birkaç soru bırakmak isterim:

– Bir âyet ya da ifadeyi okuduğunuzda “burada bir kayıt var mı, yok mu?” diye kendi kendinize sormanız ne kadar sık oluyor?

– Metinlerde ıtlak olarak verilen bir lafız, başka bir metinde mukayyed hale getirilmişse, hangi kriterlerle “haml” yapılmalı? Sizce modern tefsir metotlarında bu kriterler yeterince açıklanıyor mu?

– Günümüzde bir tefsir eserinde ıtlak anlayışı ile sizin günlük algınız arasında ne gibi farklar olabilir? Bu farklar neyi gösteriyor sizce?

Bu sorular üzerinden düşünmek, hem tefsir ilmiyle hem kendi metin‑okuma alışkanlıklarımızla daha derin ilişki kurmamıza katkı sağlayabilir.

Sources:

[1]: “Itlak Ne Demek? – Türkçe Kelime Anlamı”

[2]: “Itlak – ilmedin.com”

[3]: “tasavvur, c. 6 sy. 2 (Aralık 2020) | Nizamettin KARATAŞ – DergiPark”

[4]: “Microsoft Word – Belge1”

[5]: “Tefsirde ıtlak ve takyid ne demek ? | Ütopya Forum”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

orl.com.tr Sitemap
betcivdcasinoilbet casinoilbet yeni girişeducationwebnetwork.combetexper.xyzm elexbetsplash