Gül Böreği İçin Yufka Kaça Bölünür? Varlığın, Bilginin ve Ahlâkın Katmanlarında Bir Felsefi Yolculuk
Bir filozof için yufka, yalnızca hamurun inceltilmiş hâli değildir; varlığın, bilginin ve eylemin bir metaforudur.
“Gül böreği için yufka kaça bölünür?” sorusu, ilk bakışta mutfakla ilgilidir; ancak derinlemesine düşünüldüğünde, bu soru varlığın bölünebilirliği, bilginin sınırları ve etik eylemin ölçüsü üzerine kadim bir tartışmayı da içinde barındırır.
Bir filozofun gözünde yufkayı bölmek, yalnızca pratik bir işlem değil, aynı zamanda evreni anlamlandırmanın bir biçimidir.
Ontoloji: Yufkanın Varlığı Üzerine
Varlık, “ne vardır?” sorusuyla başlar.
Peki bir yufka var mıdır? Yoksa o sadece bizim kavramsallaştırdığımız, geçici bir biçim midir?
Ontolojik düzlemde yufka, hamurun şekil kazanmış hâlidir; yani dönüşümün ürünüdür.
Tıpkı insanın toplum içindeki varoluşu gibi, yufka da bir bağlam içinde anlam bulur: un, su, tuz, emek ve sabır birleştiğinde ortaya çıkar.
Şimdi şu soruyu düşünelim:
Bir yufka kaça bölündüğünde hâlâ “yufka” olarak kalır?
Bu, Aristoteles’in “öz ve biçim” ayrımını hatırlatır.
Bir yufkayı dörde, sekize, on ikiye bölebiliriz; ancak onun “yufkalığı” değişmez.
Demek ki varlık, biçiminden bağımsız bir özü içinde taşır.
Tıpkı insanın toplumsal rollerine rağmen aynı “ben” olarak kalması gibi, yufka da börek formunda varlığını sürdürür.
Epistemoloji: Yufkayı Bilmek Mümkün mü?
Bilgi felsefesi açısından, “yufkayı bilmek” onun fiziksel formunu anlamakla sınırlı değildir.
Epistemolojik sorgulama şunu sorar:
Yufkanın bilgisi, yalnızca onun tarifinde mi yatar, yoksa onu açarken hissettiğimiz dokuda, kokuda, hatta geçmişteki anılarda mı?
Bir gül böreği yaparken, yufkanın nasıl bölüneceğini bilmek yalnızca ölçüyle değil, deneyimle de ilgilidir.
Bu noktada bilgi türleri arasında bir ayrım yapabiliriz:
– Teorik bilgi: Yufka dörde bölünür.
– Pratik bilgi: Yufkayı dörde bölmek için doğru anı sezmek gerekir.
– Fenomenolojik bilgi: Yufkanın dokusunu parmak uçlarında hissetmektir.
Dolayısıyla “kaç parçaya bölünmeli?” sorusu, bir bilme biçimi sorusudur.
Bazen sekize bölen daha bilgedir; bazen ikiye bölen daha sezgiseldir.
Bilgi, burada mutlak değil; duruma, kişiye, niyete göre değişen bir yapıdır.
Bu, postmodern bilginin göreceliliğini de hatırlatır: hiçbir doğru tek başına yeterli değildir.
Etik: Bölmenin Ahlâkı
Bir yufkayı bölmek, aslında bir eylemdir — dolayısıyla etik bir tercihtir.
Ne kadar bölüneceği, yalnızca estetik bir karar değil, aynı zamanda paylaşımın, ölçülülüğün, hatta adaletin göstergesidir.
Fazla bölmek, parçalamak anlamına gelir; az bölmek ise adaletsizliğe.
Tıpkı toplumdaki kaynak dağılımı gibi, yufkanın bölünmesi de bir adalet sorunudur.
Burada Aristoteles’in “orta yol” öğretisi akla gelir.
Gül böreği için yufkayı dörde bölmek, belki de ne israf ne de yetersizliktir; “ölçülü”dür.
Ahlâk, işte bu ölçülülükte saklıdır.
Bir yufkayı adilce bölmek, hayatı adilce yaşamaya dair bir pratik olabilir.
Mutfak da bir ahlâk laboratuvarıdır; orada alınan küçük kararlar, büyük etik duruşların provasını taşır.
Gül Böreği: Duyusal ve Düşünsel Bir Bütünlük
Felsefede ontoloji “ne vardır?”, epistemoloji “nasıl biliriz?”, etik ise “nasıl yaşamalıyız?” sorularını sorar.
Gül böreği bu üç sorunun kesişim noktasındadır:
Yufka vardır, çünkü eller onu var eder.
Yufka bilinir, çünkü deneyimle öğrenilir.
Yufka bölünür, çünkü paylaşmak insanın doğasında vardır.
Her börek yapımı, küçük bir varlık denemesidir.
Varlık anlam kazanır; bilgi üretilir; eylem gerçekleşir.
İşte bu üçlü, hem felsefenin hem de mutfağın kalbidir.
Sonuç: Bölmek, Anlamı Çoğaltmaktır
Gül böreği için yufka kaça bölünür?
Bu, yalnızca bir tarif değil; bir dünya görüşü sorusudur.
Bazıları yufkayı ikiye bölüp sade bir yol izler; bazıları sekize bölüp çokluğu kutsar.
Tıpkı insanlık tarihi gibi: kimimiz birliğin peşinde, kimimiz çeşitliliğin.
Ama belki de asıl mesele, “kaç parça” değil; her parçanın bütünle olan ilişkisidir.
Her bölünme, bir ayrılık değil; bir çoğalmanın, bir paylaşmanın hikâyesidir.
Yufka bölünür, ama anlam birleşir.
Peki sen olsan yufkanı nasıl bölerdin?
Daha fazla paylaşıp bütünlüğü riske atar mıydın, yoksa bütünü koruyup çeşitliliği yitirir miydin?
Cevabın belki de yalnızca mutfakta değil, varoluşunda gizli.